top of page
Son Paylaşımlar
Tanıtılan Yazılar

SIK KARŞILAŞILAN PROBLEMLER-MERAK EDİLENLER


ATEŞ

Vücudumuz etkileyen iç ve dış faktörlerde değişiklikler olsa davücut sıcaklığını bellibir aralıkta tutmaya çalışır.Beynimizde ısı düzenleyen bir merkez bulunur.Bu merkez bir termostat gibi çalışarak vücut sıcaklığı düştüğünde metabolizmayı hızlandırmak,tüyleri dikleştirmek,kasları titretmek gibi yollarla sıcklığı artırmaya çalışıken,sıcaklık yükseldiğinde terleme damarlarda genişleme daha sık solunum bibi yollarla da düşürmeye çalışır.Ancak uzun süre soğuğa maruz kalmak enfeksiyonlar gibi nedenlerle vücut sıcaklığı düşebilir veya normalin üstüne çıkabilir.Kişsel farklılıklar göstermekle bereber vücut sıcaklığı kabaca 36,5-37,5 arası seyreder.Geceleri 0,,5 derece daha yüksek olabilir. Öncelikle vücut sıcaklığını mutlaka ölçerek değerlendirmek gerekir.Sadece doğunarak çocuğun tepkilerini yorumlayarak yapılan değerlendirmeler tehlikeli olabilir.Ateşin hızlı yükseldiği veya düştüğü durumlarda eller ayaklar soğuyabilir,dalga dalga morarmalr-ar ve titremeler görülebilir.Ölçüm yapmadan çocuk üşüyor zannedilip giydirilirse ateşli havaleye kadar giden sonuçları olabilir.Ateş ölçmek için evde kolay kullanabildiğimiz farklı yerlerden ölçüm yapan çalışır durumda iki ayrı beden derecesi olmalıdır.Halen ciile temas ettiriilmeden veya ettirilerek ya da kulaktan ateş ölçen pekçok elektronik ateş ölçer vardır. Ayrıca koltuk altı veya mattan ölçüme elverişli elektronik dereceler de heryerde kolayca bulunabilir.Cıvalı derecelerin kullanımı özellikle hastanelerde sonlandırılmıştır.Her ne kadar kullanımları kolay olsa da elektronik derecelerde bazen yapacağımız müdahaleyi etkileyecek kadar farklı ölçüm sonuçları elde edilebilmektedir.Bu yüzden vücudun farklı bölgelerinden birden fazla ölçüm yapılmalı,eğer sonuşlar hissettiğimizle uyumlu değilse bir başka tür ateşölçerle ölçüm tekrarlanmalıdır.Ölçülen vücut sıcaklığı ; koltuk altı veya alından 37,5 üzerinde ise,kulaktan 37,8 üzeriyse,makattan 38 üzeriyse ateş kabul edilmelidir.Sınırda ölçümlerde ortam sıcaklığı düşürülüp çocuğun giysileri inceltilip tekrar ölçüm yapılmalıdır.Bu seviyelerin 0,5 derece üstüne kadar ateş düşürücü verilmeyebilinir.Kabaca 38 üzer seviyelerde ortam serinletilip, giysiler soyulup ateş düşürücü kullanmakta yarar vardır.Ateş düşürücülerin etkisi genellikle 30-45 dakikada başlar ve 4-6 saat sürer.Ateş hızlı yükseliyor,ateş düşürücünün etkisi başlayana kadar zaman kazanmak gerekiyor veya ilk ölçümde ateş 40 derece gibi yüksek seviyelerde ise fizik soğutma yöntemleri ile ateşi düşürmek gerekir.Bu amaçla tekrarlayan ılık duşlar aldırılabilinir.Su sıcaklığı vücut ısısında 2-3 derece daaha düşük olmalıdır,soguk su alkol ve sirke önerilmez.Duş aldıramıyorsak da ılık su ile ıslatılmış havluları özellikle boyun koltuk altı kasıklara sarıp ateş düşürülebilir. El ve ayaklar soğuk ise eldiven ve çorapla ısıtmak gerekir. Başta enfeksiyonlar olmak üzerepek çol nedenle ateş yükselebilir.Ateş çok inatçı ve ateş düşürücülere cevapsız ise,3 günden uzun sürmüşse,ateşe eşlik eden geneldurum bozukluğu, şiddetli kusma ishal başagrısı solunum sıkıntısı gibi başla belirtiler varsa beklemeden hekime başvurulmalıdır.Fizik muayene ve gerekirse tetkikleri ile ateşe sebep olan hastalık teşhis edilerek tedavisi planlanabilir.

ÖKSÜRÜK

Öksürük solunum yolumuzu dış etkenkerden koruyan ve temizleyen bir reflextir.Başta enfeksiyonlar olmak üzere soğuk sıcak kuruluk gibi fiziksel etmenler,kimyasal irritanlar ve allerjiler,reflü,anatomik yapı değişiklikleri psikojenik nedenler,nörolojik problemler hatta kulak buşonu gibi pek çok sebeple öksürük reflexi uyarılabilir. Genel yaklaşım öksürüğü değil öksürüğe sebep olan durumu tedavi etmektir,hatta çok rahatsız edici değilse tedavi etmemektir.Hastanın fizik muayenesi gerekiyorsa tetkik ve radyolojik incelemeleri sonunda hekim tarafından öksürüğe yönelik tedaviler verebilir.Öksürüğü kesmek için,balgam sökmek ve öksürüğü artırmak için, öksürüğün rahatsız edici etkisini azaltmak için,solunum yollarındaki ödem veha salgıları azaltmak için farklı öksürük şurupları kullanılabilir.Bu yüzden her öksürüğe iyi gelen bir öksürük ilacı yoktur,duruma uygun tedavi gerekir.Öksüren bir çocuğu özellikle nezaman hekime götürelim?

*Öksürük çok rahatsız edici,zorlayıcı,gecekeri uykuyu bölen karakterdeyse *Hafif de olsa 2 haftayı geçmişse *Beraberinde yüksek ateş,solukluk halsizlik bitkinlik gibi geneldurum bozukluğu belirtileri,nefes alıpvermede zorlanma,sesli solunum,göğüs ağrısı,morarma,şiddetli kusma gibi belirtiler eşlik ediyorsa hekime başvurmak gerekir.

Evde öksürükle ilgili gelişigüzel ilaç kullanılmamalıdır.Sıvı alımını artırma,çocuğun yattığı odanın havalandırılmış tozsuz temiz bir oda olması,uygun sıcaklık ve nemin sağlanması,baş kısmının yükseltilerek yatırılması,yatmadan önce ve gece boyunca aşırı beslenme ve sıvı verlmesini kontrol etmek,burnun açık tutulması ve serum fizyolojik içeren damla veya spreylerle genzin yıkanması öksürüğü azaltacak önlemler olarak sayılabilir. Allerjik öksürüklerde tetikleyici faktörlere maruziyeti engellemek gerekir.

BURUN AKINTISI VE TIKANIKLIĞI

Başta enfeksiyonlar olmak üzere pek çok nedenle burunda salgı artışı ve ödeme bağlı olarak burun tıkanabilir ve akabilir.Allerjik sebepler kimyasal ve fiziksel tahriş,soğuk,sigara dumanı,yabancı cisim,travmalar, polip,geniz eti büyüklüğü,doğumsal anomaliler gibi anatomik nedenler enfeksiyonlar dışında sayılabilecek başlıca nedenlerdir.Burun akıntıları şeffaf veya sarı yeşil koyu kıvamlı akıntılar olabilir.Basit bir nezle de burun akıntısı ve tıkanıklığı yapabilir.Hangi durumlarda hekim muayenesi gerekir?

*Burun akıntısı özellikle kıvamlı ve yeşil sarı senkli akıntılar 2 haftayı geçmişse *Akıntı tek taraflı pürülan ve kokulu ise *Burun kanaması,ateş,baş ağrısı,öksürük hırıltı solunum sıkıntısı eşlik ediyorsa *Mevsim seçerek tekrarlamalar gösteriyor,beraberinde üstüste gelen hapşırık,burun kaşıntısı gözlerde yaşarma gibi belirtiler varsa *Gece ağzı açık uyuma,uyku apnelerı sık uyanma sık orta kulak enfeksiyonları ,işitme azlığı eşlik ediyorsa

hekim muayenesi gerekir.

Bebeklerin anatomik olarak yapıları tıkanmaya elverişlidir.Uyudukları odada uygun nemin sağlanması,baş kısmının yükseltilmesi,serum fizyolojikli damlaların kullanılması ve öne geleN salgıların aspire edilmesi,sigara dumanı,hava cereyanına maruz bırakılmaması,çevrel allerjenlerin kontrolü evde alınabilecek tedbirlerdir.

KUSMA

Doğumdan itibaren her yaşta mide içeriği reflex olarak dışarı atılabilir.Pek çok sistemi ilgilendiren nedenler bu reflexi uyarabilr.Her yaşa göre de ağırlıklı olarak kusmaya yol açan nedenler değişebilir.

Kusmanın şiddeti,sayısı,eşlik eden başka belirtilerin varlığı,kusulan materyal,süresi,beslenmeye ve sıvı alımına etkisi,pozisyonla ve provake eden faktörlerle ilişkisi kusmayı değerlendirmede önemli ölçülerdir. Özellikle ilk 6 ayda olmak üzere çocuklarda kusma yetişkinlere göre daha kolay gelişir. Mide başlangıcında mide içeriğinin yemek borusuna kaçışına engel olacak kastan yapılı bir büzgü sistemi vardır.Buözellikle ilk 6 ayda iyi fonksiyone etmez,daha sıvı gıdalarla beslenilen bir dönem olduğu için de çoğunlukla taşmalar şeklinde ,bazende fışkırır tarzda kusmalar bebeklerin çoğunda görülür.Bunlar çoğuzaman tetkik ve tedavi gerektirmeyen fizyolojik reflülerdir.Diğer yandan kusma,içinde hayatı tehdit edebilen ciddiyette çok fazla sebebi olması ve çocuklarda klinik tabloların hızlı değişmesi nedeni ile mutlaka ayırıcı tanısı gerekir.Özellikle ne zaman kusan çocuğu hekime götürelim;

*Kusma ani başlangıçlıysa *Fışkırır tarzda ve inatçıysa *Beslenme öksürük gibi provake eden durumlar dışında da devam ediyorsa *Kısa aralıklarla tekrarlıyor ve uzun sürüyorsa *Safralı veya barsak içeriği çıkıyorsa *Birlikte ateş,baş ağrısı,karın ağrısı,bilinç değişikliği,nörolojik belirtiler,genel durum bozukluğu eşlik ediyorsa *Sıvı kaybı belirtileri yani solukluk halsizlik gözlerde çokme cildin elastikiyetini kaybetmesi,bıngıldakta çökme varsa *Uzun süreli kusmalarda kilo alımı etkileniyorsa bir hekim muayenesi ,gerekiyorsa tetkikler ile kusma ayırıcı tanısı yapılmalı ve tedavi edilmelidir.

İSHAL

İshal kabaca olağandan daha sık ve sulu dışkılama olarak tanımlanabilir.Barsak yareketliliği ve dışkılama sayısı yaşlara göre ve kişisel özelliklere göre değişebilir.Beslenme değişiklikleri, allerjiler, doğuştan veya sonradan olma mide barsak sindirim bozukluğu durumları,psikolojik değişiklikler,gib pek çok sebeple çocuklarda ishal görülmekle birlikte en sık sebep barsak enfeksiyonlarıdır.Çocuklarda hızlı seyretmesi,hayatı tehdit edecek sıvı ve elektrolit kayıplarına yol açması,büyüme gelişmeyi olumsuz etkilemesi,barsak tıkanıklığı perforasyonu,sepsis,kanamalar, gibi tehlikeli komplikasyonlara yol açması nedeni ile dikkatli izlenmelidir. Özellikle ateş,kanlı mukuslu dışkılama,solukluk halsizlik,sıvı kybı belirtileri,kusma gibi belirtilerin eşlik ettiği ya da 2 haftadan uzun süren ishaller önemlidir ve hekime başvurmalıdır. Sebep ne olursa olsun tedavinin en önemli bölümü kaybedilen sıvı ve tuzun yerine konmasıdır.Bu amaçla ağızla alımın mümkün olduğu hafif orta şiddetteki ishallerde öncelik içirerek sıvı kaybını tedavi etmektir.Buamaçla oral rehidratasyon sıvıları verilebilir.Hafif vakalarda ve ORS alamayan çocuklarda su,ve çok şekerli ve asitli olmamak kaydıyla diğer sıvılar ağızdan sıkve küçük miktarlarda verilebilir.Ağır sıvı kaybı olan veya sıvı kaybı hızı fazla olan vakalarda vakit geçirmeden dmar yolu ile kaybedilen sıvı ve elektrolit yerine konmalıdır. İshal tedavisinde antibiyotik gibi diğer ilaçların kullanımına nadiren ihtiyaç olur.Bu yüzden hekime danışmadan gereksiz ilaç kullanılmamalıdır. İshalli çocuğu beslenmesinde sıvı gıdaların öncelikle verilmesi dışında çok katı kurallar koymayıp zaten iştahsız olan çocuğun beslenmesini kısıtlamamak gerekir.Ancak fazla şekerli gıdalar,şekerleme ve ıvır zıvırlar,hazır meyve suları, asitli sıvılar verilmemelidir.Islak kalmaya bağlı pişikler sık gelişir.Bebeklerin altı kuru ve temiz tutulmalı,pişik önleyici kremler kullanılmalıdır.

KABIZLIK

Kabızlık sert,zorlanarak ve uzun aralarla dışkılama olarak kabul edilebilir.Kabızlığı başlatan genellikle beslenmeyle ilgili faktörler olsa da,barsakların anatomik veya fonksiyonel doğumsal anomalileri,stres ve çiş alıştırma dönemleri, ilaçlar gibi nedenlerle de kabızlıklar gelişebilir. Herhangi bir nedenle sert kaka yapan çocuk dışkılama sırasında ağrı duyacağı için bir sonraki dışkılamayı gücü yettiğince ertelemeye çalışır ya da dışkılamayı yarıda keser.Böylece kalın barsağın son bölümüne dolan kaka miktarı her geçen gün artar ve zamanka dışkılama reflexi körelmeye başlar.Çocuk daha büyük hacimde kaka yapmak zorunda kalır.Buda anüste çatlak ve enfeksiyonlara yol açabilir.Daha ileri aşamalarda ise kaka kaçırmalar başlayabilir. Bu olumsuz gelişime izin vermemek için kabızlıkta erken tedavi başlatılmalıdır.Kronikleşmiş vakalarda tedavi daha yavaştır. Öncelikle fizik muayene ile ve gerekiyorsa laboratuvar ve radyolojik tetkiklerle kabızlık yapan nedenleri ayırt etmek gerekir. Tedavide öncelikle çocoğun dışkılama sırasında duyduğu ağrıyı unutacagı kadar uzun bir süre kakasının yumuşak kalmasını sağlamak gerekir.Bu hem beslenme değişiklikleri hem de ilaçlarla sağlanır.Diğer yandan anüsteki tahriş ve çatlaklar onarılmalı ve ağrı giderilmelidir.Özellikle kronik kabızlıklarda sert ve fazla miktarda gaitanın birikmesine bağlı olarak genişlemiş ve reflex eşiği yükselmiş kalın barsaklarının düzenli olarak boşaltılmalıdır. Bunun için rectal uyarı ve lavmanlar kullanılır.Belli saatlerde uygulamalar yapıarak düzenli dışkılama alışkanlığı kazandırılmaya çalışılır.Bu dönemde çiş eğitimi vermeye çalışmamak gerekir. Kabızlığı olan çocukların beslenmesinde sıvı alımını artırmak,sebze meyve tahıl ,kurutulmuş kaysı erik incir ile lifi artırmak,çorba ve salatalarda daha fazla zeytinyağı kullanmak,diğer yandan kabızlığı artıran unlu gıdalar, inek sütü,muhallebi bisküvi,çukulata,muz,makarna,çay gibi gıdaları uzak tutmak gerekir.Beyaz ekmek yerine çavdarlı yulaflı ekmekler tecih edlmelidir. Anüste ağrının arttığı dönemlerde iyotlu dezenfektanlar ilave edlmiş oturma banyoları uygulanabilir.Tabii ki hekim önerisi ile ilaçlar da kullanmalıdır Kabızlığı olan çocukta ;

*Bir haftada uzun kaka yapmama *Dışkılamanın gecikmesi ile birlikte karında şişlik ,ısrarlı kusma,şiddetli karın ağrısı,ateş,genel durum bozukluğu *Kanlı iltihaplı dışkılama *Anüste şişlik kızarıklık ,dışarı çıkmış kitle *Kabızlığın iki haftadan uzun sürmesi

özellikle hekimin görmesi gereken durumlardır.

İŞTAHSIZLIK:

İştah kısaca yeme isteği duyma ,iştahsızlık ta doğal olarak olması beklenen yeme isteğinin olmaması olarak tanımlanabilir.Açlık ve yeme iç güdüsü tüm canlılar ve insanlar için en temel güdülerdir. Doğumdan itibaren bu ihtiyacı giderecek ilkel reflexlere sahip olarak doğarız.Yaşam mücadelemizin temel amaçlarından biri de karnımızı doyurmaktır.Tüm memeli yavruları öğretilmediği halde reflex olarak anne memesine uzanır ve karnını doyurur.İhtiyacı olduğu halde sunulan gıdaya ilgi duymama bu yüzden doğal bir durum değildir.

Acıkma hissi midenin boşalması, asiditesinin artması, kan şekerinin düşmesi ile beyne ulaşan sinyaller ile gelişir.Beynimizin besin olarak tanımladığı şeyleri gördüğümüzde,kokusunu duyduğumuzda,hatta yemekten bahsedildiğinde iştah duyarız.

Olayın bunca doğallığına rağmen çocuk polikliniklerine neredeyse en sık gelen şikayet iştahsızlıktır.Anne babalar yalnızca iştahsızlık yakınması ile çocuklarını getirmeseler bile temel yakınmalarının yanı sıra genellikle iştahsızlık yakınmaları da vardır.Hatta çoğu zaman problem çocuğun yeme sorunu olmaktan çıkıp ailenin sosyal problemi olmuştur. Anneler bu konu da biraz da çevrenin etkisi ile suçluluk duygusu içindedirler ve çocuklarını besleme konusunda bunalmışlardır.

İştahsızlık yakınmaları sıklıkla aileler tarafından ek besinlere geçildiği ve büyüme hızının yavaşlama gösterdiği 6. aydan sonra dile getirilmeye başlanır.Çocuğun ailenin yedirme çabalarına karşı koyabilecek güce ulaştığı 1 yaş sonrası şiddetlenir.Çocuğun özerkleşme dönemi olan 18 ay sonrası inatlaşmalarla beraber komplike hale gelebilir.2 yaşında beslenme konusunda doğru yönlendirilmemiş bir aile doktor karşısına geldiğinde çocuklarını sabahtan akşama kadar aç bırakmalarına rağmen birşey yediremediklerini , her beslenme saatinin cocuğu zorladıkları veya aldatmaya çalıştıkları bir eziyetli törene dönüştüğü, çocuğun tabağı görür görmez kaçtığı veya öğürdüğü,katı şeyleri hala yediremedikleri gibi yakınmalarla gelebilir.

Daha da kötüsü ailenin beklentisi bu sorunlarının zahmetsizce bir iştah şurubu ile çözulmesini beklemeleridir.İşi başından aşkın bir çocuk polikliniğinde hekimler de bazen ailenin ısrarları ile birtakım vitaminler, anabolizanlar.yan etkisi iştah açmak olan allerji ilaçları vb yazmak zorunda kalabilirler.

Hekime iştahsızlık yakınması ile getirilen bir çocukla ilgili önce ayrıntılı bir sorgulama yapılmalıdır.İştahsızlık yakınması ne zamandan beri vardır?Başka yakınmaları varmıdır?Çocuk kimler tarafından nasıl bir ortamda ne şekilde beslenir?Bir gün boyunca hangi gıdaları ne miktarda tüketir?Ailenin beslenme alışkanlığı nasıldır ? gibi pek çok soruya cevaplar bulmalıdır. Sonra da çocuğun tam fizik muayenesi , gereken laboratuar tetkikleri ve radyolojik incelemeler ile iştahsızlık sebebi olabilecek organik nedenler ortaya konulmaya çalışılır. Çocuğun boy kilo ve baş çeveresi ölçülerek normal kabul edilen aralıkta olup olmadığı ve daha önceki ölçümlere göre yeterli gelişmeyi gösterip göstermediği araştırılır.Bütün bu çabalar sonunda ilk cevaplanması gereken soru iştahsızlığın gerçek bir problem mi yoksa ailenin algısı mı olduğudur.

Çocuk polikliniklerine iştahsızlık yakınması ile getirilen çonukların önemli bir bölümü yeterli büyüme ve gelişmeyi göstermesine rağmen ailenin yedirme konusunda güçlükler çektiği vakalardır.Çocuk yemek saatlerini sevmediği için aç ta olsa beslenmeyi reddetmektedir. Ancak hekim buna karar vermeden önce fiziksel ve psikososyal sebepleri ekarte etmek zorundadır.

Sindirim sisteminin doğunsal anomalileri,çene ve diş yapısı bozuklukları,metabolik hastalıklar,anemiler,akut ve kronik enfeksiyonlar,burun tıkanıklığı yapan hastalıklar,idrar yolu ve mide barsak enfeksiyonları,paraziter hastalıklar ilk akla gelen iştahsızlık yapıcı fiziksel nedenlerdir.Yine aile içi çatışmalar,kıskançlık,ayrılık anksiyetesi ,hastaneye yatırılma,depresyonlar,sınav baskısı,endişe ve kaygı oluşturan durumlar da fiziksel bir neden olmasa da iştahsızlığa yol açabilir.Bütün bu nedenler araştırıldıktan sonra tedavi yaklaşımı planlanabilir.

Fiziksel nedenlere bağlı iştahsızlıklar nedenin tedavisi ile düzelir.Psikolojik nedenler ailelerin kendi başlarına aşamayacağı boyutlardaysa çocuk psikiatriatlerinden yardım alınabilir.Çoğu zaman çocuk hekimleri rutin kontroller sırasında yeterli zaman ayırıp aileleri anne sütünün önemi,çocukla aile arasında doğru beslenme ilişkisi,ek gıdalara doğru zamanda ve doğru yöntemle geçme, konularında yönlendirebildiklerinde yeme problemleri daha kolay aşılabilir.

Yeme konusunda problem yaşıyan ailelere kısaca önerilerim:

  • Aileler her çocuğun büyüme ve gelişme hızının yeme alışkanlıklarının ve tüketeceği besin miktarlarının birbirlerine göre farklılık göstermesinin çok doğal olduğunu bilmeleri ve sağlıklı olsalar da bir pediatristin rutin takibinde olmalıdırlar.

  • Beslenme saatlerinde anne gergin olmamalı rahat özgüvenli müşfik bir tavırla çocuğa yaklaşabilmelidir.

  • Öğünler arasında çocuğun acıkmasına izin verecek aralar olmalıdır.Bu her yaşta farklıdır

  • Beslenme öncesi bir oyuna dalma,altının kirli olması, burnunun tklalı olması, aşırı sıcak ya da soğuk ortam,ilgisini dağıtacak uyaranlar gibi yemeyi zorlaştıracak faktörler gşderilmelidir.

  • Öğün aralarında açlık hissini giderecek şekerleme çerez çukulata vb verilmemelidir.

  • Çocuğu birden fazla kişi besliyorsa aynı tavrı sergilemeli,asla zorlanmamalı baskılanmamalı, yemek itemediği lokmada ısrar edilmemelidir.En fazla bir başka çeşit sunulabilir.

  • Çocuğa küçük porsiyonlarla besinler sunulmalı , bitirdiğinde takdir edilmeli, ceza ve ödüle başvurulmamalıdır.Böylece özgüveni de desteklenmiş olur.

  • Çocukları yemeleri konusunda başka çocuklarla kıyaslamamalı,eleştirmemeli özellikle öğünler sırasında bunu yapmamalıdır.

  • Bazı besinlerin fazla tüketimi diğer gıdaların alımına engel olmaktadır.İstemediği zaman beslenmeye zorlamamak sadece istediği gıdaların verilmesi anlamına gelmemelidir.

  • Çocuklar model alarak çğrenir.Beslenme konusunda aile bireyleri doğru örnekler olmalıdır.

  • Yemekler çocuğun hoşuna gidecek görüntü ve lezzette olmalı,çok soğuk sıcak olmamalıdır.

  • Beslenme zenginliğinin artması ve zamanında sofra gıdalarına geçebilmek için 8-9 aylık dönemde çiğneme öğretilmelidir.Bebekler doğduğu andan itibaren yutmayı bilirler ve eğer öğretmezsek uzun süreler yutulacak kıvamdaki besinlerle beslenmeyi tercih ederler. Doğru yöntemle çiğneme öğretilmelidir

  • Yeme konusunda problemleri olan çocukların davranışlarını değiştirmek bazen haftaları alab bir çaba ,tutarlılık ve kararlılık gerektirir.Yukarıda sayılanları kısa bir süre uygulayıp vaz geçildiğinde soru daha da derinleşecektir.

Dr. Arif CANAN

bottom of page